31 Ağustos 2013 Cumartesi

MAÇ GÜNLÜĞÜ #3 EsEs 0-0


Bazı maçlar vardır telafisi olduğuna inanırsın veya kendini inandırırsın.Bu maçta onlardan bırıydı.Sahada futbol adına söyleyebileceğim pek fazla birşey olmadığı için kestirmeden gideceğim.Ruhsuz oynanan bır futbol gidilemeyen deplase üst üste koyduğumuz zaman karamsar bir tablo ortaya çıkıyor ancak yinede önümüzde ki Antalya maçı ıle vıtes arttırıp bu puanları telafi edeceğimize yürekten inanıyorum.Ligin ilk 3 haftasında en zor 2 deplasmanı bugun en önemli rakibimizin (yenmesi) durumunda sadece 1 puan gerisinde tamamlayacağız.Umarım bu sonuç futbolcuları kamçılar ve kendilerine gelmesini sağlar.Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar bir diğer maç günlüğünde umarım daha geniş ve iştahlı bir yazı okuturum.

Yaratıcı Stadyum ve Tribünler

Marina Bay Yüzen Stadyum, Singapur
Muhtemelen “Dünyanın en büyük yüzen stadyumu bizim” türünden bir çekişme olmayacaktır ama şimdilik Marina Bay bu unvanı elinde bulunduruyor. Stadyumu yüzmesinin dışında ilginç kılan unsurlardan biri de çelik platformdaki saha zemininin yanında yer alan 30 bin kişilik tribünleri. Topu saha dışına atmanın bedelini göz ardı etmemek gerek! Singapur Kupası finali burada oynanacaktı ama top denize kaçmasın diye sahanın etrafına konulan demir direklerin sahaya yansıyan gölgeleri futbolcuların dikkatini dağıttığı için maç başka bir stada alındı.


Estadio Madeira, Portekiz
Madeira’nın kapıları sadece dar, virajlı yolları göze alabilen taraftarlar için açık. CR7′nin doğduğu topraklarda yer alan Estadio Madeira, Funchal Dağları’nın tepesinde, neredeyse bulutların seviyesinde yer alıyor. Hatta ev sahibi CD Nacional’in maçlarının çoğu kötü hava şartları ve sis nedeniyle iptal oluyor.
Hava elverişli olduğu zaman muhteşem bir Atlantik manzarası sunan Madeira kesinlikle görülmeye değer bir stat ama yine de önleminizi almayı unutmayın.


Stade Francais Digiovanni, Fransa
“Gökdelende yaşamaktan eğlenceli daha ne olabilir” derseniz cevabımız hazır: Futbol sahası manzaralı bir gökdelen! Düşünsenize; sabah kalkıp perdeleri açtığınızda aşağıda iki takım maç yapıyor. Hele  de futbolu seviyorsanız günleriniz hayallerinizdeki gibi, canlı maç izleyerek geçebilir. Ayrıca maç için bilet almanıza da gerek yok.


Estadio Hernando, Bolivya
“Yükseğe çıkan itibar kazanır; yükselmekten korkuyorsanız itibarınız da olmaz.” Eğer ki bir gün devlet başkanınız bu sözleri bir stadyum için söylerse emin olun ülkenizde çok özel bir stadyum yer almaktadır. FIFA, La Paz’da yer alan ve 3.500 metre yükseklikteki Estadio Morales’te maç yapmayı yasaklayınca Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales stadyum için bu sözleri sarfetmişti. Ceza, Brezilyalı oyuncuların “sportmenlik dışı ve insan sağlığını zorluyor” şikayetinin ardından verilirken bir süre sonra yürürlükten kaldırıldı. Yine de futbol oynamaya elverişli olup olmadığı tartışmaları sürüyor.


Mmabatho Stadyumu, Güney Afrika
Rus mühendislerin tam anlamıyla kafasına estiği gibi inşa ettiği, 59 bin kapasiteli stadyum farklı yükseklikten başlayan tribünleri ile göze çarpıyor. Mafikeng takımına ev sahipliği yapan stadyum, son derece garip görünümünün yanı sıra maçlarda güvenlikçilerin korkulu rüyası olmasıyla da ünlü.


Svangaskard Stadyumu, Faroe Adaları
“Saçma sapan bir saha, aptalca, s*keyim böyle işi” cümlelerini İngiliz Richard Keys, Faroe Adaları’nın Euro 2008 elemelerinde kullandığı stadyumda bir maçı sunarken sarf etmişti. 823 nüfuslu Toftir köyünün bitiminde yer alan stadyum, Kuzey Atlantik’in yanı başında. Hatta balıkçılar teknelerinde balık yerine futbol topuna da rastlayabiliyor. 2011 senesinde NSI Runavik’in Fulham ile oynadığı maçta balıkçılar meslekleri gibi futbollarının da ne kadar sıkıcı bir hal alabileceğini 0-0′lık maçta gösterdiler.


Igraliste Batarija, Hırvatistan
Amatör kulüplerden birinin maçlarını Diyarbakır Kalesi’nde oynadıklarını hayal edin. Igraliste Batarija tam anlamıyla böyle bir stadyum. 15′inci yüzyıldan kalan Kamerlango Kalesi ve St. Marco kulesinin ortasında yer alan stadyum tam anlamıyla kültür merkezi! Amatör bir takım olan NK Trogir, 1912′de kurulmasında rağmen stadyumdaki en yeni unsur.


Estadio Municipal de Aveiro, Portekiz
Mühendis Tomas Taveira’nın dehası olmasaydı karşımıza muhtemelen saçma sapan bir stadyum çıkacaktı ama en az masrafla, bir dağı delmekle uğraşmadan, Municipal Stadı inşa edildi. Renkli koltukları sayesinde Lego’dan yapılmış gibi görünen ve Euro 2004′te de kullanılan bu stadyum için resmi ağızlar gerekli tanımlamayı yapıyor: “Tribünler boşken bile renkli koltuklar sayesinde dolu görünüyor.”


World Games Stadı, Tayvan
Her ne kadar ilginç statlardan bahsetsek de World Games Stadı, Çin ejderhasını andıran yapısı ve tamamı 14.000 metrelik güneş panelleriyle kaplı bu stadyum, listeye girmeyi fazlasıyla hak ediyor. 55 bin kişilik stadyum, bulunduğu bölgenin elektrik ihtiyacının yüzde 80′ini tek başına karşılıyor.


Estadio Omnilife, Meksika
Bir başka çevreye duyarlı stadyum da Omnilife. Azteklerin yaptığı bir tepenin üzerine inşa edilen Omnilife, yağmur suyunu tutarak enerji tasarrufu sağlıyor. 2010′da Javier Hernandez’in forma giydiği ekipler Manchester United ve Gua
dalajara’nın maçına ev sahipliği yapan stadyumun depoladığı yağmur suları, yerel halka kullanım için sunuluyor.


Lahden Stadyumu, Finlandiya
Çok amaçlı stadyumun sözlük anlamı olan Lahden, yaz aylarında 14 bin kişilik kapasitesiyle futbol seyircilerine ev sahipliği yapıyor. Fakat Lahti’de hava sıcaklığının -9 derecelere indiği kış geldiği zaman Lahden Stadyumu kayak cross-country yarışlarına ev sahipliği yapıyor. 1991′de FC Lahti’nin Liverpool’u bu stadyumda 1-0 mağlup ettiğini de belirtelim; elbette futbol maçında!








Felipe Melo Galatasaray Dergisine Konuştu


Temmuz 2011’de Galatasaray’a gelirken aklında neler vardı? Geri dönüş öyküsü müydü yazmak istediğin, bir meydan okuma veya başka bir hedef, neler düşünüyordun?

- İki sezon önce Galatasaray’a kiralık olarak gelmiştim. Dürüst olmak gerekirse; ülkeyle ve Türkiye Ligi ile ilgili detaylı bilgi sahibi değildim. Juventus’un oyuncusu olduğum için aklımda ilk olarak burada iyi oynadıktan sonra tekrar İtalya’ya dönmek vardı. Ama zaman içerisinde Galatasaray’a bağlandım. Burada çok güzel günler yaşadım, takım hâlinde çok sayıda başarı elde ettik. Ve ben ilk sene sonunda kendimi Türkiye’ye ve Galatasaray’a ait hissettim. Flamengo benim doğup, büyüdüğüm ve çocukluğumdan itibaren 10 sene forma giydiğim kulüp. Ve Flamengo’yu bir kenara bırakırsak, arka arkaya üç yıl oynadığım bir takım yoktu. Ama Galatasaray’daki ilk senem tamamlandığında burada tarih yazmaya ve uzun seneler kalmaya karar verdim. Artık üçüncü seneme hazırlanıyorum, çok mutluyum.

Kendini Galatasaray’a ait hissettiğin, “burada kalmalıyım” dediğin özel bir an var mı?

- Galatasaray’daki ilk senemde Fenerbahçe’nin stadında şampiyon olduğumuz an, Galatasaray’a ait olduğumu ve burada uzun yıllar oynamam gerektiğini hissettim. O gün, benim için yeni bir tarihin başlangıcıydı adeta. Orada yaşadıklarımız, benim mental olarak Galatasaray’a daha da bağlanmamı sağladı. Hepimiz için önemli bir başarıydı.

Galatasaray ile birbirinizi tamamladığınıza inanıyor musun, ruh ikizi olabilir misiniz?

- Avrupa’da daha önce Juventus, Fiorentina ve Almeria gibi kulüplerin de aralarında olduğu büyük kulüplerde oynadım. Ama Galatasaray’ı diğerlerinden ayıran çok büyük bir özelliği var: Taraftar! Galatasaray taraftarı, kulübüne eşsiz bir bağlılık duyuyor. Ve bu da sahada onlar için mücadele eden futbolcuyu oyuna daha fazla konsantre ediyor. Benim de oyun karakteri olarak onlara benzemem de Galatasaray’a daha çok bağlanmamı sağladı.

Galatasaray ile kontratını tamamlaman hâlinde burada beş sene oynamış olacaksın. Futbol hayatın sona erdiğinde Galatasaray’ı kariyerinin neresine koyacaksın?

- Galatasaray’da çok başarılı iki sene geçirdim. Şampiyonluklar yaşadık hep birlikte, hemen her kupayı kazanmayı başardık. Önümde üç sene daha var. Futbol bu, hayat bu. Hiçbir takım sonsuza kadar kazanamayabilir, Barcelona veya herhangi bir takım… Ama geriye bakıldığında ve bugünü konuştuğumuzda, evet, çok sağlam bir takım iskeleti kuruldu şu an. Umarım bu şekilde devam ederiz. Üç yıl sonra yeniden buluştuğumuzda ve bana bu soruyu sorduğunda ben de beş yıl göz önüne alarak daha sağlıklı bir cevap verebilirim.

“FLORYA’DA AKLIMDA BU VAR”

- Galatasaray, tarih boyunca önemli jenerasyonlar çıkardı kendi içinden. Üst üste şampiyon olan kadrolar vardı. Şu an son iki sezonun şampiyonu, böyle devam etmesi hâlinde yeni bir nesil de ortaya çıkacak. Belki 20-30 yıl sonra anlatılacak Galatasaray hikâyelerinin ana kahramanlarından olmak seni heyecanlandırıyor mu?

- Bu, benim futbol oynarken hedeflediğim en büyük amaç. Her sabah Florya’ya gelirken ya da oynadığım her maç öncesinde aklımda bu var. Sahaya çıktığım andan itibaren her zaman elimden gelenin en iyisini vermek, sahip olduğum potansiyelin tamamını takımım için sahaya yansıtmak istiyorum. Bunun için çalışıyorum. Ve bunları gerçekleştirebildikten sonra tarihe geçebilmek, 20-30 sene sonra insanların çocuklarına veya torunlarına Galatasaray’da yaptıklarımla beni anlatması gurur duymamı sağlar. Umarım bu da olur.

Bir oyuncunun yaz kampında olması onu sezonun tamamına ne şekilde konsantre ediyor? Sen bu sezon başı hazırlık kampında yer aldın, geçtiğimiz iki sezonun aksine. Bu seni olumlu anlamda nasıl etkiledi, yaz mevsiminde kendini nasıl hazır tuttun?

- Hazırlık kampı bir futbolcu için çok önemli. Bunun örneğini de geçtiğimiz sezon da net bir şekilde gördük. Sezon önü hazırlıklarına geç katılan bir Felipe Melo vardı. Ve hâliyle aynı ritmi yakalamam, eski Felipe Melo gibi oynayabilmem ve o seviyeye çıkabilmem için altı aylık bir sürenin geçmesi gerekti. Ancak o zaman tüm bunları yapabilmeye başladım. Evet, hazırlık kampı futbolcunun sezon boyunca göstereceği performansı için çok önemli; ama tatilde neler yaptığı ve kendisini ne şekilde hazır tuttuğu da aynı ölçüde değerli. Ben bu yaz dört – beş gün, belki bir hafta bir şey yapmadım, dinlendim; ama kalan günlerde antrenmanlarıma devam ettim. Bireysel olarak günde bir, bazen iki kez idman yaptım. Yaz mevsiminde kilonuzu korumanıza da dikkat etmeniz lazım. Ben hiç kilo almadım. Ve düzenli çalışarak, kilo almayarak, yaz kampına da zamanında katılarak sezon önünü iyi geçirmiş oldum. Hâliyle tüm bunlar; Süper Kupa’da oynadığımız Fenerbahçe maçındaki performansıma olumlu şekilde yansıdı. Ve o maçta da iyi bir mücadele ortaya koydum.

Transferin konusunda Fatih Terim oldukça istekliydi. Fatih Terim ile aranda nasıl bir futbolcu – teknik adam ilişkisi var, onun hakkında neler söylemek istersin?

- Fatih Terim, benim hayatımda ve futbol kariyerimde çok ayrı yeri olan, önemli bir insan. Benim buraya tekrar gelmemde, üç senelik kontrat yapmamdaki en büyük etken Fatih Hoca. Beni inanılmaz istedi. Ve onun sayesinde yeniden Galatasaray formasına kavuşabildim. O, bence bana Tanrı’nın bir lütfu. Tanrı, onu benim hayatıma soktu. Çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insan. Onun da bana güvendiğine inanıyorum.

FELIPE MELO İLE İDEAL ORTA SAHA OYUNCUSU

Takım formasyonu için önemli bir bölgede oynuyorsun. Merkezdesin, oyun kontrolü sende. Genel olarak her olgun hücum öncesinde ilk paslar senin ayağından çıkıyor. Savunmadan alınan topu doğru pas olarak oyuna sokmak ne kadar önemli?

- Sahadaki en önemli pozisyonlardan birinde oynadığıma inanıyorum. Senin de belirttiğin gibi, aynı anda hem savunmaya hem de hücuma destek vermem gerekiyor. Defansif olarak takıma, stoperlere en fazla yardım eden oyunculardan biriyim. Kendi bölgemde markaj yapmam lazım, stoperler sıkıştığında onların yanına gelerek bu pozisyonda görev yapan arkadaşlarım için pas opsiyonu olmam lazım. Oyun kurulurken çok önemli bir sorumluluğum var. O anlarda ilk pas genellikle bana geliyor, savunmadan çıkıldığında. O topu en iyi şekilde Selçuk [İnan], Wesley [Sneijder] veya Hamit [Altıntop] ile yeri geldiği zaman uzun pas yaparak Burak [Yılmaz] veya Didier [Drogba] ile buluşturmam gerekiyor.

İlk pas yüzden oldukça yüksek, buna özel olarak konsantre oluyor musun?

- Bu büyük bir sorumluluk. Galatasaray’daki ilk yılımda 12 gol atmıştım. Daha ofansif, gole yakın ve hücum gücü yüksek, kaleye daha fazla giden bir Felipe Melo vardı. Bu sistemde biraz daha defansif oynuyorum. Dolayısıyla tekrar bu kadar çok gol atmam kolay değil. Belki şu anki sistemde 12 gol atamayabilirim; fakat oynadığım pozisyonda rakibin bir kontra atağını kesebilirim veya onlar çıkmak üzereyken kaptığınız topla siz birden hızlı hücum başlatabilirim, bunlar da önemli. Bu pozisyonda görev yapan oyuncuların zeki olması, futbolu iyi bilmesi gerekiyor. Ancak onlar; kritik kararları doğru şekilde verebilir, kriz yönetimini iyi yapabilir ve mental anlamda güçlü kalarak takıma yardım edebilir.

Galatasaray’ın rakip kaleye ulaştığı (sonunda köşe vuruşu, kale vuruşu, gol olan veya rakip kalecide kalan) pozisyonların başlangıcında ilk hamleyi yapan oyuncusun. Ligdeki maçlarda da bu durum ortaya çıktı. Senin pozisyonun için bu ne kadar önemli?

- Bunu anlayabilmek için futbolu da iyi bilmek gerekiyor, teşekkür ederim. Gaziantepspor maçında da kaptığım topu direkt olarak Hamit’e oynadıktan sonra ilk golü [Felipe Melo, Galatasaray’ın kendi yarı alanında taç çizgisine yakın bir bölgede rakibi hata yapmaya zorladıktan sonra; Galatasaray, 13 saniye içinde sahanın neredeyse tamamını kullanarak beş pasla Melo <-> Hamit <-> Sneijder <-> Drogba <-> Burak <-> Sneijder gole gitmişti] bulmuştuk. Bu her zaman olabilir; ama ilk pası doğru vermem gerekiyor. Benim pozisyonumdaki oyuncu bu yüzden zeki olmalı, futbolun sırlarını iyi bilmeli. Topu keserek, ilk pası doğru vermek ve takımı hücuma doğru şekilde çıkarabilmek için dikkatli olmak gerekiyor. [Gülerek ekliyor] İlk pası doğru şekilde verdikten sonra; pozisyon sonunda gol gelirse, yine orta sahada “pitbull” yapabilirim; çünkü bu da benim için bir gol sayılır.

Rakip alana yerleşildiğinde de (son 25-30 metrede) pas trafiğinin merkezindesin. Ve bu noktada senaryonun yazarı sensin çoğunlukla. Temponun ne zaman artıp, azalmasına nasıl karar veriyorsun? Bunu ayarlayabilmek için hangi özelliklere sahip olmak gerekli?

- Rakip yarı alanda yedi, sekiz oyuncu ile ceza sahasına doğru yerleştiğiniz zaman tempo ayarlamasını doğru yapmanız gerekiyor. Bunun için tecrübe en önemli şartlardan biri. Ben de her geçen sene bu deneyimi edindiğimi düşünüyorum; ama benim hâlâ futbola dair öğrenebileceğim, bu oyundan göreceğim, futbolun bana tecrübe olarak kazandırabileceği çok fazla şey var. Yine de savunmadan oyunu kurmak, arkadaşlarınızı yönetmek, doğru anlarda tempoyu yükseltmek veya aşağı çekmek için de bu tecrübeye ulaşmanız gerekli. Benim pozisyonumdaki oyuncular, bu ayarlamayı doğru olarak yapabilirse; takımları da oyuna daha fazla hâkim olarak rakiplerine üstünlüklerini daha kolay kabul ettirebilirler.

Merkezde aldığın topu bazı zamanlarda yaklaşık 60-70 metre çapraza doğru gönderebiliyorsun. Hangi anlarda böyle paslarla atak yönü değiştirilmeli?

- Uzun, hücumun yönünü değiştiren, 60-70 metrelik diyagonal paslar çok değerli. Benim de oyun karakterimde olan bir özellik. 2010 FIFA Dünya Kupası’nda isabetli pas yüzdesi en yüksek olan oyunculardan biriydim. Bu, FIFA’nın açıkladığı bir durum; benim değil. Tabii böyle istatistikler insanı onurlandırıyor. Bu, benim babamdan çocukluğumda aldığım bir tavsiyeydi. Her zaman pas hatasını minimuma indirmem gerektiğini öğütlerdi bana. Uzun yıllar devam etti, ben de kulağımda hep onun sesini duydum. En sonunda da Fatih Hoca ile bir araya geldiğimizde pas özelliğim daha ortaya çıktı. O, oyunu kurmam konusunda bana çok güveniyor. Kesinlikle benden pas hatası beklemiyor. Ben de takıma, taraftara ve hocama karşı duyduğum sorumlulukla en doğru şekilde mücadele etmeye çalışıyorum.

Pozisyon alma bilgin oldukça güçlü, yerini hemen hemen hiç kaybetmiyorsun. Alan paylaşımı doğru yapılmadığı anlarda topu alarak dikine ilerleyebiliyor, dripling yapabiliyorsun. Saha içinde sorumluluk almak, senin karakterinin bir parçası mı?

- Sürekli vurguluyorum, önemli bir pozisyonda görev yapıyorum. Topun bende kaldığı bir mevkii. Dünya futbolunda birçok ön libero görmeniz mümkün. Topla buluşur, hemen yanındakine verir. Kalecisine döner. Risk almaz. Top ona gelir, o topu birine verir. Çok fazla ileriye oynamaz, inisiyatif kullanmaz. Alır, verir. Alır, verir. Evet, bazı durumlarda basit oynamanız, top ayağınıza geldiğinde en yakınınızdaki takım arkadaşınıza oynamanız gerekebilir; ama benim oyunuma baktığınızda, biraz sorumluluk alarak, az önce üzerinde durduğumuz gibi, 60-70 metre ters paslar veya dikine paslar atarak hücuma da destek olabilirsiniz. Belki tek bir pas yaparak takım arkadaşınızı direkt olarak bir gol pozisyonuna sokabilirsiniz. Ben bunu daha önce yaptım. 2010 FIFA Dünya Kupası’ndaki Hollanda maçı da buna bir örnek, orada Robinho’nun golü öncesindeki pası vermiştim. Bu çok önemli bir özellik. Belki herkeste buna rastlamanız mümkün değil; ama bahsettiğimiz özellikleri Selçuk İnan’da da görebilirsiniz, hem Galatasaray’da hem de milli takımda. Fatih Hoca, bize bunu tembihliyor. Evet, basit oynamamız gereken zamanlar var; ama belki tek pasla rakip takımdan beş – altı oyuncuyu oyundan düşürerek gole gidebiliriz. Bu da bizim takım olarak yapabileceğimiz bir şey. Ve sezon boyunca da bunun üzerinde duracağız.

Savunma pozisyonlardaki duran topları karşılama konusunda olağanüstü bir yeteneğin var. Bu oyunu tamamen yaşamak ve konsantre olmakla mı ilgili?

- Duran toplarda konsantrasyon artık çok daha önemli; çünkü duran toplarla bir galibiyet de alabiliyorsunuz, belki iki topla maç da kaybedebiliyorsunuz. [Oldukça mütevazı bir şekilde yanıt vererek] Ama bu sadece Felipe’nin başarısı değil. Ben ön direkte duruyorum, topları karşılıyorum. Günümüzde genel olarak toplar buraya geliyor. Benim arkamda çok başarılı bir diziliş var. Stoperlerimiz, Hakan Balta çok başarılılar. Ayrıca hücumdan gelerek bize bu konuda destek veren Didier ve Burak var. Bu takım hâlinde sağlanması gereken bir konsantrasyon. Bizim takımımızda bu anlamda oldukça başarılı oyuncular bulunuyor.

2014 FIFA Dünya Kupası keriyerindeki hedefler arasında nasıl bir yer tutuyor?

- Brezilya’daki Dünya Kupası’na gitmeyi çok isterim; ama artık bir noktadan sonra realist olmak da gerekli. Zaman geçtikçe, “acaba gidebilecek miyim” diye düşünmeye başlıyor insan. Tanrı istedikten, o bir kapıyı açtıktan sonra buna kimse engel olamaz. Eğer O, bunu isterse ve bu benim için yazılmışsa, ben günün birinde zaten orada olurum. Zaman geçtikçe işler biraz daha zor gibi gözükebilir; ama dediğim gibi yine de orada olabilirim.

Daha önce futbol hayatını anlatan bir kitap yazabileceğini söylemiştin, ne durumdasın?

- Futbolu bıraktıktan sonra kitap yazmak istiyorum. O kitapta gelecek nesillere anlatılacak birçok farklı hikâye, unutulmaz anı, maçlar var. Şu an için bir anı örnek vermem doğru olmayabilir; ama futbol kariyerimi tamamladıktan sonra böyle bir şey aklımda var.

2014 FIFA Dünya Kupası keriyerindeki hedefler arasında nasıl bir yer tutuyor?


- Brezilya’daki Dünya Kupası’na gitmeyi çok isterim; ama artık bir noktadan sonra realist olmak da gerekli. Zaman geçtikçe, “acaba gidebilecek miyim” diye düşünmeye başlıyor insan. Tanrı istedikten, o bir kapıyı açtıktan sonra buna kimse engel olamaz. Eğer O, bunu isterse ve bu benim için yazılmışsa, ben günün birinde zaten orada olurum. Zaman geçtikçe işler biraz daha zor gibi gözükebilir; ama dediğim gibi yine de orada olabilirim.

Andorra ve Romanya Maçları Aday Kadrosu

A Milli Takımımızın, 2014 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri D Grubu'nda oynayacağı Andorra ve Romanya ile maçlarının aday kadrosu açıklandı.

Ay-yıldızlılar, Andorra ile 6 Eylül'de Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kadir Has Stadı'nda saat 21.00'de karşılaşacak. Romanya maçı ise 10 Eylül Salı akşamı Bükreş'teki National Arena'da' oynanacak ve 21.00'de başlayacak.


Teknik Direktör Fatih Terim yönetimindeki A Milli Takım'ın aday kadrosunda şu isimler yer alıyor:


HAFTA SONU SPOR EKRANI


HAFTA SONU SPOR EKRANI :

31 Ağustos Cumartesi
14.45 | Manchester City - Hull City / LigTV3
16.00 | 1461 Trabzon - Adana Demirspor / TRT 1
16.30 | M'Gladbach - Werder Bremen / TRT Haber
17.00 | Cardiff - Everton / LigTV3
19.30 | Crystal Palace - Sunderland / LigTV2
19.30 | Schalke 04 - Leverkusen / TRT Haber
20.00 | Celta Vigo - Granada / NTVSpor Smart
20.00 | Gaziantep BB - Boluspor / TRT Spor
20.00 | Kayserispor - Elazığspor / LigTV3
21.45 | Fenerbahçe - Sivasspor / LigTV
21.45 | MP Antalyaspor - Bursaspor / LigTV 2
21.45 | PSV Eindhoven - Cambuur / FogTV
22.00 | Valladolid - Getafe / NTVSpor Smart
00.00 | Osasuna - Villarreal / NtvSpor Smart
00.30 | Gremio - Ponte Preta / LigTV 2

1 Eylül Pazar
13.00 | Real Madrid - Athletic Bilbao / NTVSpor Smart
13.30 | Groningen - Ajax / FogTV
15.30 | Liverpool - Manchester United / LigTV3
15.30 | West Bromwich - Swansea City / LigTV2
16.30 | Stuttgart - Hoffenheim / TRT Haber
17.00 | Balıkesirspor - Denizlispor / TRT Spor
17.30 | Feyenoord - Roda / FogTV
18.00 | Arsenal - Tottenham / LigTV 3
18.00 | Espanyol - Real Betis / NTVSpor Smart
18.30 | Frankfurt - Dortmund / TRT Haber
19.30 | Beşiktaş - Gaziantepspor / LigTV
20.00 | Adanaspor - Manisaspor / TRT Spor
20.00 | Karabükspor - Gençlerbirliği / LigTV2
20.00 | Real Sociedad - Atletico Madrid / NTVSpor
20.30 | Çaykur Rizespor - Kayseri Erciyesspor / LigTV3
21.45 | Akhisar Belediye - Trabzonspor / LigTV
22.00 | Corinthians - Flamengo / LigTV2
22.00 | Sevilla - Malaga / NTVSpor

22.00 | Valencia - Barcelona / NTVSpor Smart

30 Ağustos 2013 Cuma

Süper Cup Winner Bayern


Geçtiğimiz sezonun Şampiyonlar Ligi Şampiyonu ile UEFA Avrupa Ligi Şampiyonu arasında oynanan Süper Kupa finalinde gülen taraf penaltılar sonucunda Bayern Münih oldu.
Dev mücadelede Chelsea 8. dakikada Torres ile rakibi karşısında 1-0 öne geçerken, Bayern 47′de Ribery ile skorda dengeyi sağladı. (1-1) 90 dakikada başka gol olmayınca uzatmalara giden maçta 93. dakikada Chelsea, Hazard ile 2-1′i yakalarken, 120. dakikada Bayern Münih’te sahneye çıkan Martinez maçı penaltılara uzatan golü kaydetti. Seri penaltı atışları sonucunda Lukaku, Chelsea adına 5. penaltıyı gole çeviremeyince, Bayern Münih kupanın sahibi oldu.

PS:Cech adına üzüldüğümü söyleyebilirim.Tek basına 120 dakıka adeta dırendı ama olmadı.

İddaa Kuponum #2










Çok parada gozum yok az olsun öz olsun dıyenlerdenım.Bol sanslar :)

29 Ağustos 2013 Perşembe

Taraftarı İle Eğlenceli Dans


Daniel Sturridge, genç hayranının unutamayacağı bir anıya sahip olmasını sağladı


Liverpool’un geçtiğimiz sezonun devre arasında Chelsea’den transfer ettiği Daniel Sturridge burada kendini bulmuş ve takımın önemli isimlerinden biri haline gelmişti. Bu sezona fırtına gibi başlayan 23 yaşındaki golcü Premier Lig’in ilk iki haftasında takımının aldığı iki galibiyette attığı birer golle en büyük pay sahibi olurken salı akşamı oynanan Lig Kupası maçında Notts County ağlarını da boş geçmedi, Liverpool Sturridge’in 2 gol attığı maçı 4-2 kazanarak bir üst tura yükseldi.

Karşılaşmanın ardından Sturridge’i otoparkta yakalayan genç hayranı Jordan Macavoy oyuncu arabasındayken onun her gol attıktan sonra sergilediği kendine has dansını sergilemeye başladı. Bu sırada kendisini video kaydına alan arkadaşları da Sturridge’in arabasından inip hayranıyla beraber dans etmesinin ardından kelimenin tam anlamıyla coştu!



Yılın oyuncusu Ribery



Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Avrupa’da yılın en iyi oyuncusu olarak Franck Ribery’i seçti.

UEFA tarafından düzenlenen 2012/13 UEFA Avrupa’nın en iyi oyuncusu ödülünü, önemli rakipleri Barcelona’dan Lionel Messi ve Real Madrid’den Cristiano Ronaldo’yu geçerek kazanan Fransız yıldız, ödülünü UEFA Başkanı Michel Platini’nin elinden aldı.

Oylama, UEFA’ya üye federasyonların her birinden seçilen gazetecilerden oluşan jüri üyeleri tarafından yapıldı.

Kişisel yorum:Hakettiği ödülü sonunda almış oldu.Yıllardır Messi,Ronaldo çekişmesi baygınlık ötesinde bi durumdu.Önümüzde ki yıllarda bu ödülü farklı oyuncuların almasını temenni ediyoruz.

SPOR TOTO SÜPER LİG 3.HAFTA PROGRAMI



30.08 Cuma
20.00 Torku Konyaspor - Kasımpaşa: Yunus Yıldırım
21.45 Eskişehirspor - Galatasaray: Cüneyt Çakır

31.08 Cumartesi
20.00 Kayserispor - Elazığspor: Volkan Bayarslan
21.45 MP Antalyaspor - Bursaspor: Barış Şimşek
21.45 Fenerbahçe - Sivasspor: Özgür Yankaya

01.09 Pazar
19.30 Beşiktaş - Gaziantepspor: Ali Palabıyık
20.00 Kardemir Karabükspor - Gençlerbirliği: Deniz Ateş Bitnel
20.30 Çaykur Rizespor - Kayseri Erciyesspor: Süleyman Abay

21.45 Akhisar Belediyespor - Trabzonspor: Mete Kalkavan

UEFA Şampiyonlar Ligi Grup Torbaları



Galatasaray, B grubunda Real Madrid (İspanya), Juventus (İtalya) ve Kopenhag (Danimarka) ile eşleşti.

UEFA Şampiyonlar Ligi'nde 2013-2014 sezonu finali Estadio da Luz'da oynanacak.

B GRUBU
Real Madrid -İspanya 136.605
Juventus - İtalya 70.829
Galatasaray - Türkiye 54.400
Kopenhag -Danimarka 47.140

Şampiyonlar Ligi'nde diğer gruplar şu şekilde oluştu:

A GRUBU
Manchester United
Shakhtar Donetsk
Bayer Leverkusen
Real Sociedad

C GRUBU
Benfica
Paris Saint Germain
Olympiakos
Anderlecht

D GRUBU
Bayern Münih
CSKA Moskova
Manchester City
Viktoria Plzen

E GRUBU
Chelsea
Schalke
Basel
Steaua Bükreş

F GRUBU
Arsenal
Marsilya
Borussia Dortmund
Napoli

G GRUBU
Porto
Atletico Madrid
Zenit
Avusturya Wien

H GRUBU
Barcelona
Milan
Ajax

Celtic

17 Eylül: Galatasaray-Real Madrid

2 Ekim: Juventus-Galatasaray

23 Ekim: Galatasaray-Kopenhag

5 Kasım: Kopenhag-Galatasaray

27 Kasım: Real Madrid-Galatasaray

10 Aralık: Galatasaray-Juventus


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Where Is the İnsan ?







İnsan ırkına aykırı bu adam için istatistik veri tabanları bile artık az geliyor.Sizce bu adam neyin nesi ?



Sir Alex Ferguson'un sahada çignediği son sakız.



Efsane futbol adamının çiğnediği sakız açık arttırma sitesi e-bay'de satışa çıkartıldı. 100'ün üzerinde teklifin geldiği sakız için teklif edilen fiyat 150 bin Sterlin'i geçti. Vefa böyle birşey olsa gerek.

PS:Gün ve ay tarıhıne dikiz

Süper Kupa Katalanların


Yine söz konusu bir kupa ve yine Barcelona.Bu sene sıkca göreceğimiz tablonun başlangıcı diyebiliriz.90 dakıkası 0-0 sonuçlanan maçta deplasman da atılan gol averajı ile kupanın sahibi Barcelona oldu.Maçta akılda kalan en önemli olay son dakikalarda Arda Turan'ın kırmızı kart gösterip tepkisini abartılı bir şekilde göstermesi oldu.Bben bir baş kaldırış olarak algıladım.Çok istiyor dönmeyi hemde çoook.Sana yeniden nasıl güvenebiliriz bilmiyorum ama hakkında herşeyın hayırlısı koca kafa.

El Yapımı Şampıyonlar Ligi Torbaları



El yapımı Şampiyonlar Ligi torbaları şu şekilde;

A Grubu
Bayern Munıch
CSKA
Olimpiyakos
Napoli

B Grubu
Man.UTD
Milan
Ajax

Celtic

C Grubu
Porto
Atletico Madrid
B.V.B
Anderlecht

D Grubu
Arsenal
Marsilya
Basel
Austria Wien

E Grubu
Chelsea
P.S.G
Zenit
Kopenhag

F Grubu
Benfica
Shaktar
B.Leverkusen
Real Sociedad

G Grubu
Real Madrid
Schalke
GALATASARAY
Steaua Bucuresti

H Grubu
Barcelona
Juventus
M.City
Viktoria Plzen

UEFA Şampiyonlar Ligi’nde Grup Torbaları Belirleniyor


Süper Lig’de son iki yılı şampiyon olarak tamamlayan Galatasaray, 2013-2014 sezonunda toplamda 12. defa UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarında yer alacak.Geçtiğimiz sezon UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükselen takımımız, direkt olarak mücadele etme hakkı kazandığı grup aşamasından önceki kura çekimine üçüncü torbadan katılacak.

UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 2013-2014 sezonundaki gruplar, 29 Ağustos 2013 Perşembe günü TSİ 18.45’te Monaco’daki Grimaldi Forum’da düzenlenecek törenle belirlenecek.

Galatasaray, üçüncü torbadan katılacak olan Zenit St. Petersburg (Rusya), Manchester City (İngiltere), AFC Ajax (Hollanda), Borussia Dortmund (Almanya), Basel (İsviçre), Olympiakos (Yunanistan) ve Bayer Leverkusen (Almanya) ile eşleşmeyecek.

Üçüncü torbadan kura çekimine katılacak olan Galatasaray’ın muhtemel rakipleri şöyle:

#UCL 1. Torba
Bayern, Barcelona, Chelsea, Real Madrid, Manchester United, Arsenal, Porto, Benfica.

#UCL 2. Torba
Atlético de Madrid, Shakhtar Donetsk, Milan, Schalke, Olympique de Marseille, CSKA Moskva, PSG, Juventus

#UCL 3. Torba
 Zenit, Manchester City, Ajax, Borussia Dortmund, Basel, Olympiacos, Galatasaray, Bayer Leverkusen

#UCL 4. Torba
Kopenhag, Napoli, Anderlecht, Celtic, Steaua Bucarest, Viktoria Plzeň, Real Sociedad, Austria Wien

İç ses ; E Grubu:Chelsea-Marsilya-GALATASARAY-Kopenhag