kadının gözünden:
-------------------------
bugün üç yıl bitti. onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum. tanrım, onu ne kadar seviyorum. mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı, sevecen, her şey var. bugün cumartesi, bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. en sevdiği yemek olan pastırmalı kuru fasulye ile pilav yapıyorum. pişti, demleniyor. banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız.. eve geldi sonunda. beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki. aman tanrım! yoksa? tüm cilvelerime rağmen, bana saldırmadı.
arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında bir şeyler geveledi. yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş. herhalde öteki kadını düşünüyor. benden genç mi acaba?
işyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın sakın? şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?" diye sordum. gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. "yok bir şeyim" diye geçiştirdi.
o gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. belki de kilo alıyorum. çok mu vır vır yapıyorum? elini tuttum. elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk... stepe mi başlasam? çocuk istesem?
yalan, yalan, yalan! kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
bitti...bitti...bitti işte
tanrım, ölmek istiyorum. kendimi son kez onun kollarına attım.
ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.
erkeğin gözünden:
-------------------------
offf yaaa amınakoyim, cimbom gene berabere kaldı..
ama var ya kuru-pilav şahaneydi.
24 Mart 2014 Pazartesi
4 Şubat 2014 Salı
Bir gurbetçinin gözüyle, 17 Mayıs 2000
her zamanki gibi bir gun degildi o gun.
hava hic olmadigi kadar guzeldi o gun.
herkesi heyecan ve umut sarmisti.
herkes haril haril her yerde aksam oynanacak finali konusuyordu.
acaba galatasaray kupayi alacak miydi?
herkesin gonlunde umut, dilinde insallah sozu eksik olmuyordu.
catlak sesler de cikmiyor degildi hani.
ne de olsa biz turktuk, yapamazdik, edemezdik.
herkes aksam oynanacak o finali bekliyordu…
lakin dakikalar gecmek bilmiyordu, saniyeler dakika, dakikalar saat, saatlerde gun gibi geliyordu…
yuzup, yuzup kuyruguna gelmistik…
chelsea’den 5 yemis o elestirilen galatasaray ve fatih terim finaldeydi.
sadece onlar mi? onca olumsuz olaylar, haberler icinde bir tek sevindirici, mutlu edici haber bekleyin turk halki? evet onlarda finaldeydi… hepimizin gonulleri bir olmustu…
mac basliyordu. televizyon ekrani birden yem yesil olmustu… ne guzeldi o danimarkanin, kopenhag’in parken stadi…
ilk duduk calmadan once tabi ki kadromuz verildi ekranda…
kalede claudio taffarel vardi yine…
yasliyidi, basliydi ama saglam kaleciydi dogrusu…
defansta sogukkanli ergun penbe…
brezilyali capone…
yasli kurt george popescu…
ve de bulent korkmaz… hic korkmayan, yilmayan, savaci bulent vardi yine her zamanki gibi…
orta sahada suat kaya yasina ragmen canla basla kosan suat kaya…
umit davala vardi… uzun sacli… kim derdi ki o umit ilerde rapci olacak diye…
okan buruk bucurdu evet. ama o ne cigerdi oyle ve george hagi… geldiginde cok yasli bu diye galatasarayli yoneticilerin topa tutuldugu hagi..
haci diye alay edilen hagi… herkesi futboluyla, golleriyle nasilda susturmustu ama…
ve forvette o donemin olmazsa olmazi… ofsayt krali arif erdem… cok gol kaciriyordu ama iyiydi be…
hakan sukur… turk futbolunun bas taci, krali hakan sukur… tarihe destan niteligi tasiyan maclardaki gollerin adami…
ve ispanyol hakem antonio nieto ilk dudugu caldi… acaba hakem iyi yonetecekmiydi maci? her zaman ki gibi yine hakkimiz mi yenecekti? yok canim olmazdi oyle sey… koskoca final…
galatasarayimiz rakibinden futbol olarak hicte asagi degildi… dahasi cok iyi oynuyordu…
ama arif yine yapmisti yapacagini daha ucuncu dakikada… yine gol kacirmisti…
bunu 16. dakikada tekrarladi…
on dakika sonra hakan kacirdi…
34. dakikada ise marc overmarsin sutunu taffarel kurtardi…
arsenal’da ise bergkamp denen yasli hollandali en cok galatasarayi zorlayan oyuncu oluyordu…
gerci o ne takimdi oyle… patrick viera’li, kalede david seamanli, thierry henryli, tony adams’li bir takim…
insan adini duyunca urperiyordu… neden olsa ingilizlerden cok cekmistik… bu mac onceside oyle olmustu… final daha bir anlam kazanmisti…
ilk yari bitmis umutlar artmisti… ama ya ikinci yari, ilk yariyi aratirsa? ya bu ara takimin ahengini, temposunu bozarsa sorulari insani mesgul ediyordu…
insallah oyle bir sey olmayacakti… vede insallah fatihin aslanlari o kupayi alacakti…
ikinci yari basladi…
ilk yarida oldugu gibi ikinci yarinin ucuncu dakikasinda yine gol kacirmistik… bu kez hakan… ah, hakan ah… kacar miydi o gol… ah direk ah… topu iceri kalenin icine yollasan ne olurdu? ne de guzel hazirlamistik pozisyonu…
hagi okan’a, okan da hakan’a… olmadi… olmadi…
ama bu maci bu futbolla almaliydik…
evet, evet biz bunu hak etmistik…
dakika 70 caponenin sutuyla gol diye heveslendik… hevesimiz kursagimizda kaldi…
evet, evet ilk yariya oranla daha tempolu ve daha korkutucu idi… yenilecek bir golun bundan sonra telafisi olmayabilirdi…
frikiklerde korkuyorduk, kacan pozisyonlara ahliyorduk…
hele boyle guzel bir futboldan sonra yenilmek bize cok ama cok aglatacak, vahlatacakti…
ve normal surenin son dudugu kulaklarimizi inletti… futbolcular yorulmus muydu acaba? yok canim, orada imparator fatih terim vardi o hallederdi o sorunu… varsa tabi oyle sorun…
dakika 93… ah hagi ah… yaktin bizi… boyle onemli bir macta yakisti mi sana takimini yalniz birakmak? gerci rakip oyuncuda hak etmisti kirmiziyi… evet hakemler turkleri sevmiyordu ve yine yapmislardi yapacaklarini… ah hakemler ah…
dakika 104… arsenal ani bir atak sonucu cok tehlike yuklendigi dakika… orta henry’e dogru geliyordu… taffarel gec kalmisti kalenin obur kosesine…
ama o da ne! taffarel kurtarilmasi imkansiz bir topu cikariyor… saliseler icinde bu mac bitti yenildik dusuncelerinin tamamini yok ediyor ve yuregimize su serpiyordu…
ve o taffarel bunu 108’de parlour, 112’de kanu’nun sutlarinda aynisini tekrarladi… o yasli kaleci kalesinde devlesti…
ve uzatmalarda bitmisti artik… penaltilar bizim icin iyi miydi yoksa kotu mu? bilemiyorduk ki… o gune kadar avrupa arenasinda penalti atislari ile sonuclanan macimiz olmamisti ki… ne diyorum ben? o gune kadar finale bile cikmamistik ki hic…
ilk penaltimiz… topun basinda ergun… allahim bu adam nasil sogukkanli oyle? bu hakikaten turk mu? evet… sevindirdi bizi ergun iyi baslamistik ama o soguk surat ifadesi bir cogumuzu kuskulandirmisti…
arsenal’de hirvatlarin sukur’u davor suker topun basinda idi… taffarele guveniyorduk… ve olan oldu… allah bizim yanimizdaydi… dualarimizi kabul etmis miydi?…
sira hakana geldi… kral affetmedi…
bunun ustune parlour’da atti penaltisini…
umit davala o uzun saclariyla topun basina dikildi ve kendinden emin bir sekilde penaltiyi gole cevirdi…
arsenal’den patrick viera topu aldi ve penaltiyi atti… atti, sutu cekti ama gol olmadi…
herkes firladi… cok yakindik imkansiz denilen bir seyi basarmaya… cok yakindik… kalplerimiz hizla atmaya basliyordu…
macin basindan belli edilen dualar daha bir inancla daha bir heyecanla dillere pelesenk olmustu…
allahim sen buyuksun! allahim sen buyuksun!
ve sira o penaltidaydi… popescu, sakindi… ne de olsa tecrubeli yasli bir kurttu o…
televizyonda levent ozcelik’in trt adabini hayatinda belki de ilk kez cigneyisi cinlamakta, tuyleri diken diken etmektedir…
- haydi oglum! haydi oglum! ve gooooooooooooollllll!!! kupa bizim!!! kupa bizim!!!
bu oyle bir sestir ki her duydugumda tuylerim diken diken olur…
kupayi almistik… bir an salaklastim, aptallastim… herkes benimle saka ediyor zannettim… inanamiyordum… hollanda kanallarindan kontrol ettim kupa’yi almisimiyiz diye… ben bunu yaparken disardan korna sesleri geliyordu…
haykirmak istiyordum, sokaga cikip bagirmak istiyordum… yapmistik, basarmistik… hep ezilen hep hor gorulen turkler basarmisti…
hani biz turktuk yapamazdik, edemezdik?
fatih terim yine yapmisti yapacagini, zaten o ilklerin adami degil miydi? yeni millenyumun ilk kupasi bizimdi…
o yil orta okul son siniftaydim… ertesi gun okul vardi ama ben annem ve babamin toleranslariyla sabah 4e kadar sokaklardaydim…
hayatimda hic olmadigim kadar mutluydum…
yapmistik, basarmistik… cunku biz daha cok istemistik… bulent’in kolu ciktiginda devam etmek icin diretmesi ve o an ki yuz ifadesi sanirim bu konuda cok sey soyluyor…
biz garip gurbetcilere bu muhtesem duyguyu tattiran herkese tesekkuru bir borc bilirim…
orgazmdan daha zevkli anlar var ya iste bu… o duygu…
ve o yuzden benim odamda besiktasli olmama ragmen besiktasin degil, galatasarayin kupa’yi kazanan kadrosunun posteri asili…
ve o yuzden… benim bu satirlari yazarken tuylerim diken, diken…
ve o yuzden… bu satirlari yazarken kalbim hizla atti…
ve o yuzden… bu satirlari yazarken gozlerim yasli…
hava hic olmadigi kadar guzeldi o gun.
herkesi heyecan ve umut sarmisti.
herkes haril haril her yerde aksam oynanacak finali konusuyordu.
acaba galatasaray kupayi alacak miydi?
herkesin gonlunde umut, dilinde insallah sozu eksik olmuyordu.
catlak sesler de cikmiyor degildi hani.
ne de olsa biz turktuk, yapamazdik, edemezdik.
herkes aksam oynanacak o finali bekliyordu…
lakin dakikalar gecmek bilmiyordu, saniyeler dakika, dakikalar saat, saatlerde gun gibi geliyordu…
yuzup, yuzup kuyruguna gelmistik…
chelsea’den 5 yemis o elestirilen galatasaray ve fatih terim finaldeydi.
sadece onlar mi? onca olumsuz olaylar, haberler icinde bir tek sevindirici, mutlu edici haber bekleyin turk halki? evet onlarda finaldeydi… hepimizin gonulleri bir olmustu…
mac basliyordu. televizyon ekrani birden yem yesil olmustu… ne guzeldi o danimarkanin, kopenhag’in parken stadi…
ilk duduk calmadan once tabi ki kadromuz verildi ekranda…
kalede claudio taffarel vardi yine…
yasliyidi, basliydi ama saglam kaleciydi dogrusu…
defansta sogukkanli ergun penbe…
brezilyali capone…
yasli kurt george popescu…
ve de bulent korkmaz… hic korkmayan, yilmayan, savaci bulent vardi yine her zamanki gibi…
orta sahada suat kaya yasina ragmen canla basla kosan suat kaya…
umit davala vardi… uzun sacli… kim derdi ki o umit ilerde rapci olacak diye…
okan buruk bucurdu evet. ama o ne cigerdi oyle ve george hagi… geldiginde cok yasli bu diye galatasarayli yoneticilerin topa tutuldugu hagi..
haci diye alay edilen hagi… herkesi futboluyla, golleriyle nasilda susturmustu ama…
ve forvette o donemin olmazsa olmazi… ofsayt krali arif erdem… cok gol kaciriyordu ama iyiydi be…
hakan sukur… turk futbolunun bas taci, krali hakan sukur… tarihe destan niteligi tasiyan maclardaki gollerin adami…
ve ispanyol hakem antonio nieto ilk dudugu caldi… acaba hakem iyi yonetecekmiydi maci? her zaman ki gibi yine hakkimiz mi yenecekti? yok canim olmazdi oyle sey… koskoca final…
galatasarayimiz rakibinden futbol olarak hicte asagi degildi… dahasi cok iyi oynuyordu…
ama arif yine yapmisti yapacagini daha ucuncu dakikada… yine gol kacirmisti…
bunu 16. dakikada tekrarladi…
on dakika sonra hakan kacirdi…
34. dakikada ise marc overmarsin sutunu taffarel kurtardi…
arsenal’da ise bergkamp denen yasli hollandali en cok galatasarayi zorlayan oyuncu oluyordu…
gerci o ne takimdi oyle… patrick viera’li, kalede david seamanli, thierry henryli, tony adams’li bir takim…
insan adini duyunca urperiyordu… neden olsa ingilizlerden cok cekmistik… bu mac onceside oyle olmustu… final daha bir anlam kazanmisti…
ilk yari bitmis umutlar artmisti… ama ya ikinci yari, ilk yariyi aratirsa? ya bu ara takimin ahengini, temposunu bozarsa sorulari insani mesgul ediyordu…
insallah oyle bir sey olmayacakti… vede insallah fatihin aslanlari o kupayi alacakti…
ikinci yari basladi…
ilk yarida oldugu gibi ikinci yarinin ucuncu dakikasinda yine gol kacirmistik… bu kez hakan… ah, hakan ah… kacar miydi o gol… ah direk ah… topu iceri kalenin icine yollasan ne olurdu? ne de guzel hazirlamistik pozisyonu…
hagi okan’a, okan da hakan’a… olmadi… olmadi…
ama bu maci bu futbolla almaliydik…
evet, evet biz bunu hak etmistik…
dakika 70 caponenin sutuyla gol diye heveslendik… hevesimiz kursagimizda kaldi…
evet, evet ilk yariya oranla daha tempolu ve daha korkutucu idi… yenilecek bir golun bundan sonra telafisi olmayabilirdi…
frikiklerde korkuyorduk, kacan pozisyonlara ahliyorduk…
hele boyle guzel bir futboldan sonra yenilmek bize cok ama cok aglatacak, vahlatacakti…
ve normal surenin son dudugu kulaklarimizi inletti… futbolcular yorulmus muydu acaba? yok canim, orada imparator fatih terim vardi o hallederdi o sorunu… varsa tabi oyle sorun…
dakika 93… ah hagi ah… yaktin bizi… boyle onemli bir macta yakisti mi sana takimini yalniz birakmak? gerci rakip oyuncuda hak etmisti kirmiziyi… evet hakemler turkleri sevmiyordu ve yine yapmislardi yapacaklarini… ah hakemler ah…
dakika 104… arsenal ani bir atak sonucu cok tehlike yuklendigi dakika… orta henry’e dogru geliyordu… taffarel gec kalmisti kalenin obur kosesine…
ama o da ne! taffarel kurtarilmasi imkansiz bir topu cikariyor… saliseler icinde bu mac bitti yenildik dusuncelerinin tamamini yok ediyor ve yuregimize su serpiyordu…
ve o taffarel bunu 108’de parlour, 112’de kanu’nun sutlarinda aynisini tekrarladi… o yasli kaleci kalesinde devlesti…
ve uzatmalarda bitmisti artik… penaltilar bizim icin iyi miydi yoksa kotu mu? bilemiyorduk ki… o gune kadar avrupa arenasinda penalti atislari ile sonuclanan macimiz olmamisti ki… ne diyorum ben? o gune kadar finale bile cikmamistik ki hic…
ilk penaltimiz… topun basinda ergun… allahim bu adam nasil sogukkanli oyle? bu hakikaten turk mu? evet… sevindirdi bizi ergun iyi baslamistik ama o soguk surat ifadesi bir cogumuzu kuskulandirmisti…
arsenal’de hirvatlarin sukur’u davor suker topun basinda idi… taffarele guveniyorduk… ve olan oldu… allah bizim yanimizdaydi… dualarimizi kabul etmis miydi?…
sira hakana geldi… kral affetmedi…
bunun ustune parlour’da atti penaltisini…
umit davala o uzun saclariyla topun basina dikildi ve kendinden emin bir sekilde penaltiyi gole cevirdi…
arsenal’den patrick viera topu aldi ve penaltiyi atti… atti, sutu cekti ama gol olmadi…
herkes firladi… cok yakindik imkansiz denilen bir seyi basarmaya… cok yakindik… kalplerimiz hizla atmaya basliyordu…
macin basindan belli edilen dualar daha bir inancla daha bir heyecanla dillere pelesenk olmustu…
allahim sen buyuksun! allahim sen buyuksun!
ve sira o penaltidaydi… popescu, sakindi… ne de olsa tecrubeli yasli bir kurttu o…
televizyonda levent ozcelik’in trt adabini hayatinda belki de ilk kez cigneyisi cinlamakta, tuyleri diken diken etmektedir…
- haydi oglum! haydi oglum! ve gooooooooooooollllll!!! kupa bizim!!! kupa bizim!!!
bu oyle bir sestir ki her duydugumda tuylerim diken diken olur…
kupayi almistik… bir an salaklastim, aptallastim… herkes benimle saka ediyor zannettim… inanamiyordum… hollanda kanallarindan kontrol ettim kupa’yi almisimiyiz diye… ben bunu yaparken disardan korna sesleri geliyordu…
haykirmak istiyordum, sokaga cikip bagirmak istiyordum… yapmistik, basarmistik… hep ezilen hep hor gorulen turkler basarmisti…
hani biz turktuk yapamazdik, edemezdik?
fatih terim yine yapmisti yapacagini, zaten o ilklerin adami degil miydi? yeni millenyumun ilk kupasi bizimdi…
o yil orta okul son siniftaydim… ertesi gun okul vardi ama ben annem ve babamin toleranslariyla sabah 4e kadar sokaklardaydim…
hayatimda hic olmadigim kadar mutluydum…
yapmistik, basarmistik… cunku biz daha cok istemistik… bulent’in kolu ciktiginda devam etmek icin diretmesi ve o an ki yuz ifadesi sanirim bu konuda cok sey soyluyor…
biz garip gurbetcilere bu muhtesem duyguyu tattiran herkese tesekkuru bir borc bilirim…
orgazmdan daha zevkli anlar var ya iste bu… o duygu…
ve o yuzden benim odamda besiktasli olmama ragmen besiktasin degil, galatasarayin kupa’yi kazanan kadrosunun posteri asili…
ve o yuzden… benim bu satirlari yazarken tuylerim diken, diken…
ve o yuzden… bu satirlari yazarken kalbim hizla atti…
ve o yuzden… bu satirlari yazarken gozlerim yasli…
14 Ocak 2014 Salı
Beko All Star 2014 Kadroları
Beko Basketbol Ligi’nin yıldızlarını buluşturacak olan “Beko
All Star 2014”
organizasyonu 19 Ocak 2014 Pazar günü Mersin Servet Tazegül Spor Salonu’nda
düzenlenecek.
Kadrolar ise şu şekilde;
Türk Yıldızlar Kadrosu:
PG Ender Arslan Galatasaray Medical Park
PG Kenan Sipahi Fenerbahçe Ülker
PG Kerem Tunçeri Türk Telekom
SG Sinan Güler Galatasaray Liv Hospital
SG Muratcan Güler Beşiktaş İntegral Forex
SF Cenk Akyol Galatasaray Liv Hospital
SF Serhat Çetin Tofaş
PF Kerem Gönlüm Anadolu Efes
PF Orhan Haciyeva Uşak Sportif
C Kaya Peker Trabzonspor Medical Park
C Semih Erden Anadolu Efes
C Ali Karadeniz Mersin Büyükşehir Belediyesi
Antrenör: Ergin Ataman
Yabancı Yıldızlar Kadrosu:
PG Carlos Arroyo Galatasaray Liv Hospital
PG Darius
Washington Olin Edirne
PG Chris Lofton Beşiktaş İntegral Forex
SG Marcus Denmon Tofaş
SG Justin Carter Uşak Sportif
SF Kirk Penney Trabzonspor Medical Park
SF Linas Kleiza Fenerbahçe Ülker
SF Antawain
Barbour Mersin Büyükşehir Belediyesi
PF Dusko
Savanovic Anadolu Efes
PF Chuck Davis Banvit
C Esteban
Batista Pınar Karşıyaka
C Vladimir
Golubovic Aykon TED Ankara Kolejliler
Antrenör: Dimitrios İtoudis
11 Ocak 2014 Cumartesi
Ucunda kupa olan her maçın favorisi Galatasaray'dır.Bunu aklınızdan çıkarmayın.
S.A ben geldim.Uzun zamandır internet sıkıntısı yüzünden yazılarıma ara vermek zorunda kalmıştım.Bu sorun an itibari ile giderilmiştir artık kaldığımız yerden devam edebiliriz.Başlangıç fotograf temasını kupa seremonisine tercih ederim.Baştan aşağı emek kokuyor,trıbün kokuyor,yürek kokuyor.Maça gelirsek klasık 3 perıyot üstünlüğümüzün ardından önde götürdüğümüz bir mücadeleyi son perıyot da ufak tefek şansızlıklar yaşasak da kazanmayı başardık.Tek amacı birbirini yenmek için ilgi çeken bu spor dalının verdiği haz umarım lige de yansır.Tribün ve oyun olarak ağır rencide ettiğimiz ezeli rakibimizi bir sonra ki kupa maçına hazırlıklı gelmesini temenni ediyoruz.Yeni yıla güzel bir başlangıç yapan takım,taraftar umarım sezon sonu aynı sevinci ikiye katlar.
Ucunda kupa olan her maçın favorisi Galatasaray'dır.Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)